-
Nereye gidelim
-
Çin’e gidelim.
Eşim tamam o zaman ben ayarlarım deyip
inisiyatifi eline aldı.
THY’yi aramış….
-
Çin’e …. tarihinde bilet var mı?
-
Hayır
-
Nereye kampanyalı uçuş var?
-
Hong Kong – Tokyo – Singapur,….
-
O zaman Tokyo’ya bilet alalım…
Bana Tokyo’ya bilet aldım dediğinde şok oldum, zaten vize de
yok ama hiç inandırıcı gelmedi, kesin bizi kapıda çevirirler dedim. Biz şubat
ayında biletlerimizi ayarladıktan sonra, otel arayışına da girdik, ve Tokyo’da
merkeze çok yakın olmasa da metro ile çok rahat ulaşım sağlayabileceğimiz ve
bize göre bir nebze daha uygun fiyatlı olan Sheraton Miyako Tokyo otelinde
karar kıldık.
Seyahat tarihine kadar ne yapılır, nerelere gidilir
araştırmamızı, plan ve programımızı yaptıktan sonra seyahat tarihini beklemeye
başladık.
Yalnız Japonya gerçekten düşünce itibariyle çok uzak
geliyordu o zamanlar. Çocukluğumuzdan beri duyduğumuz, okuduğumuz japon
mucizesini yerinde görme ve tanışma fırsatı elde edecektik. O yüzden 2 kat heyacan
vardı.
Seyahat günü geldiğinde sabah 6:50 THY uçağı ile Adana
havaalanından yollara düştük . Atatürk havalimanı pasaport kontroldan geçtikten
sonra yine başka bir dünyadaydım sanki.
Uçağa bineceğimiz kapıya geldiğimizde THY ile uçmamıza rağmen bekleme koltuklarında oturanların tamamının japonlar olduğunu görünce panik yapmadım dersem yalan olur, bizden başka türk yoktu çünkü. Sonradan öğrendiğimize göre THY-Japan Airlines ortak uçuşuymuş uçağımız.
10-11 saatlik bir uçuştan sonra Tokyo Narita Havalimanına indik. Ancak hiç de
beklediğim gibi karşılanmadık, bizi gümrükte çok nazik bir şekilde karşılayıp,
hiçbir soru sormadan giriş damgasını bastı gümrük polisi.
Valizlerimizi almaya indiğimizde benim valizim bir türlü banttan çıkmıyordu, kaybolmuştu,
son ana kadar bekledik ancak çıkmayınca yetkililere haber verdik, bir form
doldurduk, otelin adresini ve telefonu yazdık, valiziniz bulunursa biz size
haber verir, otelinize göndeririz dediler . Neyse ki benim valiz kaybolmuştu, ya eşimin valizi
kaybolsaydı, herhalde Tokyo seyahati zehir olurdu, bu konuda bayanlar daha
hassas. Sonuçta bir pantolon bir gömlekle kalmıştım.
Daha sonra otele gidiş
için japonların 'limousine bus' dedikleri shuttle saatini beklemeye başladık.
Narita Havalimanı |
Narita havalimanı şehrin yaklaşık 80 km dışında yer alıyor. Tren
ve otobüs gibi toplu taşıma araçları ile şehre ulaşım sağlayabiliyor ve Limousine
Bus ile yaklaşık 1saat 50 dk’da şehre ulaşabiliyorsunuz.
Valizin kaybolması, evrak doldurma gibi işlemlerden dolayı
biraz gecikmiştik. Otele vardığımızda saat 16.30 civarındaydı. Otel
beklediğimiz gibi son derece güzeldi. (Yazmadan geçmek istemiyorum J )En çok dikkatimizi
tuvaletteki klozet kapağı çekti. Elektronik sistemli, ısıtmalı, sıcak sulu bir
klozet kapağı yerleştirmişler tuvaletlere. Her işi kendisi hallediyor, siz
sadece düğmelere basıyorsunuz. Neyse, odamıza yerleşip eşyalarımızı bıraktıktan
sonra kendimizi dışarı attık. Otelden metro istasyonuna kalkan ring otobüsü ile
biraz dışarıda dolaşıp yemek yemeye ve sonrada dönüp uyumaya karar verdik. Ancak
çıkmadan önce otelin lobisindeki
görevlilerden ertesi gün alacağımız sightseeing tour ile ilgili bilgi alıp
turumuzu ayarladık. Otel görevlileri tarafından herşey tereddütünüze yer
bırakmayacak şekilde son derece ayrıntılı ve anlaşılır şekilde yazılmış, nerelere
gidilir, nasıl gidilir diye sorduğunuzda hemen kendi hazırladıkları broşürleri
ve krokileri pat diye önünüze koyuyor ve bilgi vermeye başlıyorlar.
Akşam yemeği için Tokyo’da eğlence mekanları ile ünlü
roppongi semtine gitmeye karar verdik. Önce otelin ringi ile metro istasyonuna,
oradan da metro ile roppongi semtine ulaştık, ancak herhalde pazar akşamı
olmasından dolayı pek bir hareketlilik görünmüyordu. Yolumuzun üstünde Tokyo
Hard Rock Cafe’yi görünce her zaman yaptığım gibi önünde bir fotoğraf
çektirdim.
Daha sonra kafamıza uygun bir restauran’da biftek ve salata
yeyip tekrar otelin yolunu tuttuk. Öncelikle
belirtmeliyim ki Japonya gerçekten pahalı bir ülke. Bu elektronikten tutun da
giyime, ulaşıma ve yemeklere kadar herşeyde kendini belli ediyor.
Sabah uyandık, odamızda Türkiye’den getirdiğimiz kahvaltılık
malzemelerimiz ile kahvaltımızı yaptık ve lobide bizi almaya gelecek Hatobus’ın
otobüsünü beklemeye başladık. Almış olduğumuz 1 günlük turda Yoyogi parkı ve
Meiji-Jingu mabedi, imparatorluk sarayı doğu bahçesi, Senso-ji tapınağı ve Nakamise
caddesi, lüks alışveriş mağazalarının olduğu Ginza caddesi turu, Hotel Shiba-Yayoi’nin 12. kattaki Pastel-tei
restoranında panaromik manzaralı öğle yemeği, Symphony Cruise ile Tokyo körfezi
turu ve Aqua City Odaiba alışveriş merkezi turu bulunmaktaydı.
Turdaki ilk gideceğimiz yer Yoyogi Park ve Meiji Jingu
mabediydi. Shinto inancına ait olan mabed
1912 yılında ölen imparator Meiji ve 1914 yılında ölen imparatoriçe Shoken için
1920 yılında gönüllüler tarafından yapılmış. Park için çeşitli yerlerden
getirilen 100.000 adet ağaç dikilmiş. Park diyorum ama sanki şehrin içerisinde
bir çok büyük bir orman desek daha doğru olacak.
Mabede girmeden önce kutsal dumanla günahlarımızdan arındık,
sudan içtik, dileklerimizi diledik. Mabede girdiğimizde Shinto rahiplerinin
geçişi için hazırlık yapılıyordu. Rahipler çıkmadan önce hepimiz gürültü
yapmamamız ve konuşmamamız için uyarıldık. Geçiş sanki askeri bir töreni
andırıyordu.
Meiji-Jingu’dan sonra imparatorluk sarayının doğu bahçesine
doğru yola çıktık. Daha önceleri Edo kalesi olarak kullanılan saray, meiji
restorasyonundan beri imparatorluk sarayı olarak kullanılmaktaymış. Çevresi ise
su dolu hendekler çevrilmiş durumda.
İmparatorluk Sarayı |
İmparatorluk Sarayı |
İmparatorluk sarayının hemen yanıbaşındaki parkta japonya
tarihinin en büyük kahramanlarından olan Kusunoki Masashige’nin at üstünde
bronz bir heykeli bulunmakta. 14. Yüzyılda yaşamış olan bu samuray cesaret,
şeref ve imparatora karşı koşulsuz sadakatin en büyük temsilcilerinden biri
olarak kabul ediliyormuş ve 2.dünya savaşında kamikaze pilotlarına da ilham
kaynağı olmuş. Öleceğini bildiği halde kendinden imparatordan aldığı emirle
sayıca çok daha fazla olan asilere karşı savaşa gidip esir düşeceğini anladığı
anda harakiri yaparak intihar etmiş. Efsaneye göre son sözleri ‘ keşke
imparator için verecek 7 canım daha olsaydı ‘ imiş.
Kusunoki Masashige |
Senso-ji tapınağı bizi canlı renkleriyle karşıladı. Buraya girişte de yine dumanla günahlarımızdan arındık, içeride dilek havuzuna para attık, fal kağıdı çektik. Yalnız burada bana göre çok önemli bir tespit yapmak istiyorum. İlginçtir, aynen islamiyette ve hristiyanlıkta olduğu gibi burada da bir şekilde para toplama ön planda. Tüm dünyada ruhani olayların bir şekilde parasal desteğe ihtiyacı var sanki. İbadet yapıyorsanız bir şekilde para veriyorsunuz.
Senso-Ji Tapınağı |
Nakamise ufacık ufacık dükkanların olduğu genellikle hediyelik eşyalar ve japon şekerlemeleri ve tatlılarının satıldığı bir yer. Hediyelik eşyalar genellikle Türkiye şartlarına göre pahalı, çoğu da çin malı zannedersem.
Nakamise Street |
Tur otobüsü ile öğle yemeğini yiyeceğimiz restorana giderken de ünlü
alışveriş markalarının yer aldığı Ginza semtinden geçtik. 3.durağımız Hotel Shiba-Yayoi ’nin 12. katında bulunan ve
duvarları camla kaplı olduğu için son derece güzel bir seyir zevki veren
Pastel-Tei adlı restorandı.
Öğleden sonra Symphony cruise ile gemi turumuz başladı.
Yaklaşık 1 saat boyunca Tokyo körfezi, Rainbow köprüsü ve Odaiba adası
çevresinde turladıktan sonra yine kalkış yaptığımız iskelye döndük.
Son durağımız Odaiba’daki Aqua City alışveriş merkeziydi.
Aynen bizim bildiğimiz alışveriş merkezi ve park. 1998 yılında ‘Japonya’daki
Fransa yılı’ etkinlikleri çerçevesinde parka özgürlük anıtının küçük bir
versiyonunu yapmışlar. Anıt ve körfezin görüntüsü birleşince New York’tasınız
izlenimi veriyor.
Akşama doğru saat turumuz bitmişti. Biraz Ginza’da dolaşıp
birşeyler yemeye karar verdik. Eşim Türkiye’de araştırma yaptığı sırada duyduğu
sushi barlar sushi yemek istedi. En az 1 saat ginza’da sushici aradık, ancak kime
sorduysak sushi bar için burada yok ya da böyle birşeyi hiç duymamış gibi bilmiyorum
dedi. Hafiften yağmur da başlamıştı.
Sushi peşinde - Ginza |
Kabuki-Za Tiyatrosu - Ginza |
Saat 8.30 olunca artık pes ettim ve daha
önce önünden geçtiğimiz ve menüsünde balık çorbası yazan bir vietnam
lokantasına daldım. Eşim hala sushi yeme peşindeydi, o yüzden herhangi bir
sipariş vermedi. Balık çorbası geldiğinde balıklar nasılmış diye biraz çorbayı
kaşıkla karıştırdım, ancak çorbanın üzerinde yüzen minik minik siyah pörtlek
gözlü yaratıklardan başka bir şey yoktu, bildiğimiz balık larvaları yani. Ama
gerçekten açlıktan mıdır, yorgunlukan mıdır bilemiyorum çorbayı da larvaları da
sildim süpürdüm.
Daha sonra eşim için de vietnam lokantasından az ilerisinde bir hint lokantası keşfettik. Artık haşlanmaktan canı çıkmış bir tavuk butu ve üzerine dökülmüş özel bir sostan oluşan bir yemek sipariş sipariş etti. Yemeğimizi yedikten sonra otele doğru yola koyulduk. Otele vardığımızda otel görevlileri gündüz havaalanından arandığımızı ve valizimizin bulunup otele getirildiğini söylediler. Neyse ki son 4 günümü aynı kıyafetlerle geçirmek zorunda kalmayacaktım.
Tokyo’daki 3.günümüzü elektronikçiler çarşısı da diyebileceğim Akihabara semtini gezmek için harcadık. İstanbul’daki DoğuBank benzeri bir yer olduğunu söyleyebilirim. Elektronik eşyalarından cep telefonlarına ve beyaz eşyaya kadar ne isterseniz bulabileceğiniz bir yer. Ancak klasik japon markaları ve apple dışında dışında pek bir seçeneğiniz olmadığını söyleyebilirim. Zaten onların fiyatları da Türkiye’dekilerin altında değil, hatta daha pahalı bile olabilir. Yine de yeni piyasaya sürülmüş olan bir fotoğraf makinesi aldık.
Bir ara dolaşmaktan yorulunca japonların starbuck's cafe benzeri bir yer olan excelsior cafe'sinde yarım saatlik mola verdik. |
Öğlene doğru Akihabara metro durağı yakınlarında Yodobashi Camera diye bir 8 katlı bir mağaza
keşfettik. Sanki bütün Akihabara semtini bu mağazaya toplamışlardı, hele ki
yazımın başlarında bahsettiğim klozet kapağının da burada satıldığını görünce
iyice sevindirik oldum. Fiyatları 200$’dan 1000$ kadar değişiyordu. Sizi
gördüğünde otomatik olarak açılanından tutun da radyolusu, müzik çalarlısına
kadar her çeşidi vardı. Biraz paketin büyüklüğü ( valize sığmayacaktı, açıkta
götürünce de gümrükte problem çıkararırlar kaygısıyla ) biraz da montajı konusunda kaygılarım oluştuğundan almayı çok
istediğim kapağı son anda almaktan vazgeçtim.
Japonya’daki restoranların en ilginç yönü menülerini birebir vitrinlerinde mumyalı ya da mumyadan yemek maketleri olarak sergiliyor olmaları. Eşimle beraber ne yiyebiliriz diye food-court’ta vitrinlere baka baka ilerlerken dün aradığımız sushi bardan bir tane de burada olduğunu görünce gözlerimiz faltaşı gibi açıldı, hemen içeri daldık ve sushibaşına (ocakbaşından esinlendim) oturduk. Önümüzde dönen konveyör bantta onlarca çeşit sushi geçit töreni yapıyordu. Hangisini gözüne kestiriyorsan önünden geçerken tabağı kapıyor ve yemeye başlıyorsun, ortada bir sushi ustası duruyor ve konveyör bant üzerindeki tabaklar azaldıkça, sushileri hazırlayıp hazırlayıp banta koyuyor, aynı bizdeki ocakbaşı restoran gibi. Tabaklara renklerine göre ayrılmış, fiyatları da farklı farklı, sonuçta boş tabaklar önünde birikiyor, yemeyi bitirdikten garsonu çağırıyorsun, o da elinde bir elektronik aletle gelip tabakları okutuyor ve hesabı ödüyorsun. Kendini gurme olarak kabul eden eşim bile sushilerin çeşitleri karşısında dehşete düştü, inci tanesi büyüklüğündeki havyarlardan tutun da garip balıkların olduğu sushileri yemekte bayağı zorlandı. Neyse ki benim denemediğim çeşit kalmamıştı.
Sushi Bar |
Akşama kadar Akihabara’da gezdikten sonra yemek yemek için
bizim damak tadımıza daha uygun olan bir çin restoranı aramaya başladık. Akşama
doğru yağmur da başlamıştı. Bayağı bir gezdikten sonra bir pasajın 3. katındaki
bir çin lokantası kafamıza yattı. Salaş bir yer olmasına rağmen yemekleri ve
tatlıları son derece lezzetliydi. Ancak garsonlarla olan dil problemi ve
menülerin japonca olmasından dolayı yaklaşık 30 dakika siparişimizi verebildik.
Ertesi gün Japonya’nın en büyük 2. şehri olan Yokohama’yı
gezecektik.....
<-----Tokyo hakkında Japonya Seyahati - Tokyo ve Yokohama-2------>
<-----Tokyo hakkında Japonya Seyahati - Tokyo ve Yokohama-2------>
visited 25 states (11.1%)
>
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.