Sabah
kalkıp kahvaltımızı yaptıktan otelin ringi ile önce megura istasyonuna sonra da
metro ile Tokyo istasyonuna gittik. Tokyo istasyonu o güne kadar gördüğüm en
büyük ve karışık istasyonlardan bir tanesiydi. Zor da olsa Yokohama’ya giden
tren için biletimizi aldıktan sonra yaklaşık 45 dakika sürecek bir yolculuktan
sonra Yokohama’ya vardık. Yokohama’da dünyanın en yüksek dönme dolaplarından
birinin olduğu parkı ve yokohama limanını gezmek, şehri dolaşmak ve dünyanın en
büyük çin mahallesini gezmek gibi planlarımız vardı.
Yokohama’da
trenden indikten sonra istasyonun yanıbaşında bulunan Japonya’nın en yüksek
binalarından biri olan Landmark Tower ve Queen’s Square Tower karşılıyor sizi. İçerisinde
bir alışveriş merkezinin bulunduğu binanın katları arasında devasa bir yürüyen
merdiven bulunuyor. Yaklaşık 50 mt uzunluğunda ve 60-70° eğimdeki merdivenden
çıkması ve inmesi benim gibi yükseklik korkusu olanlar için bayağı zor. Yürüyen
merdivene dikkat ederseniz tüm japonların merdivenin soluna ip gibi
dizildiklerini göreceksiniz, yürüyen merdivenin sağ tarafı, basamakları
yürüyerek çıkanlar için ayrılmış durumda. Özellikle metro istasyonlarında
turistlerin haricinde sağ tarafta bekleyerek çıkanları göremezsiniz. Birkaç kez
başıma geldiği için, alışmadığımızdan dolayı olsa gerek, dalgınlıkla yürüyen
merdivenin sağ tarafında durarak çıkarken arkamda kuyruk olmasına rağmen kimse
sesini çıkarmadan beklediğini gördüğümde nasıl utandığımı anlatamam, kibarlıktan
veya saygıdan olsa gerek kimse kenara çekilir misiniz de demiyor.
Yürüyen
merdivenlerden sonra limana ve parka çıkıyorsunuz. Burada sizi 120 mt
yüksekliği ile dünyanın en büyük dönme dolaplarından biri karşılıyor.
Yokohama’ya gidecekler için kesinlikle binmelerini tavsiye ediyorum. Bir tur
yaklaşık 25-30 dk sürüyor ve en tepeye çıktığınızda tüm Yokohama ayaklar
altında.
|
Dönme Dolapta |
|
Yokohama Roller Coaster |
|
Yokohama Riverside |
|
Yokohama Riverside |
|
Parkta karakalem resim yapan japonlar |
Dönme dolaba
binip biraz da parkta gezdikten sonra taksiye atlayıp çin mahallesine gittik.
Çin mahallesi gerçekten dedikleri kadar büyük. 1859 yılında Yokohama limanı
açılınca birçok Çinli göçmen Yokohama'ya gelmiş, sonraları Hong Kong-Shangay'dan
da feribot seferleri başlayınca birçok çinli tüccar da bu seferlerle gelip
Yokohama'ya yerleşmişler ve okuldu, marketti, tapınaktı derken şu anda çin
mahallesi olarak adlandırılan yerin temellerini atmışlar. Her ne kadar son
zamanlarda çinli nüfus azalmışsa da burada yerleşmiş olanların sayılarının
3000-4000 civarında olduğu tahmin ediliyor. Hediyelik eşya dükkanlarından,
marketlerden lokantalara ve tapınaklara kadar herşey mevcut. Ancak hediyelik
eşya dükkanlarındaki eşyalar da bayağı pahalı, burada da fiyatlar Japonya’ya ayak
uydurmuşlar.
|
Yokohama Chinatown |
|
Yokohama Chinetown |
|
Yokohama Budist Temple |
|
Yokohama Budist Temple |
|
Yokohama Budist temple |
|
Yokohama Gemicilik Müzesindeki Nippon Maru Gemisi |
|
Yokohama Gemicilik Müzesindeki Nippon Maru Gemisi |
|
Queen's Square Monument
|
|
Queen's Square Monument |
Çin mahallesinde dolaşırken yanımıza indiana jones filmlerindeki
karakterleri aratmayacak güleryüzlü, bitirim tipli, 15-16 yaşlarında bir çocuk
yanaştı ve eğer istersek bir ücret karşılığında dil konusunda bize yardımcı
olabileceğini söyledi, biz de kendisine teşekkür edip istemiyoruz deyip çocuğu
gönderdik. Bir süre sonra karnımız acıkınca yeni açılmış olduğunu anladığımız
bir restorana girdik ancak garsonlar hiç yabancı dil bilmedikleri için bir
türlü anlaşamıyorduk. Neyse baktılar olacak gibi değil, bize el kol işaretleri
ile ingilizce bilen birini telefonla arayıp çağırdıklarını, 5-10 dakikaya kadar
geleceğini söylediler. Çagırdıklarıkişi bir süre önce bizim karşımıza çıkan
çocuk çıkınca açıkçası biz de sevindik. En nihayetinde siparişimiz ve
yemeklerimizi yiyip lokantadan ayrıldık. Yalnız pekin ördeği diye sipariş
ettiğimiz şeyin aslında 10x10 cm büyüklüğünde pekin ördeğinin derisi olduğunu
ve ördek derisine 40$ ödediğimizi anlayınca içimize oturmadı değil hani.
Yokohama’da
çin mahallesinde yeterince dolaştığımıza kanaat getirince Japonya'dan ziyade
Amerika'yı andıran şehrin caddelerinde yürüyüş yaptıktan sonra tekrar tren
istasyonuna gelip Tokyo’ya dönüş yaptık.
Tokyo’da
Megura station’a gelip kendimize yemek yemek için bir restoran aramaya
başladık. Yine kendimize uygun bir restoran bulmak için bayağı gezdikten sonra
bodrum katta yer alan ve vitrinindeki yemek maketlerine bakarak hoşumuza giden
bir restorana girdik.
Girmemizle birlikte harika bir yere geldiğimiz ortaya
çıktı, içerisi son derece kalabalık ve aynen bizdeki gibi bir tarafı masalardan
oluşan diğer tarafı da şark köşesi şeklinde döşenmişdeğişik bir restorana
gelmiştik. Önce haşlanmış ve kızartılmış yeşil soya fasulyeleri eşliğinde japon
biralarımızı yudumladık (tabii soya fasulyelerinin kabuklarını değil sadece
tanelerini yiyorsunuz ), daha sonra karışık tavuk eti ızgaralarımızla kendimize
güzel bir ziyafet çektik. Yorucu bir günün sonunda artık otelimize dönüp
dinlenebilecektik. Yarın ki istikametimiz Tokyo Disneyland olacaktı.
visited 25 states (11.1%)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder
Not: Yalnızca bu blogun üyesi yorum gönderebilir.